DEVELOPING INTERPROFESSIONAL COLLABORATIVE PRACTICE IN THE CRIMINAL JUSTICE SYSTEM IN ENGLAND AND WALES

ABSTRACT

Interprofessional Collaborative Practice has proved to be an important concept in the health and social care system across the world. The Criminal Justice System in England and Wales has, over the recent years, striven to deploy the central tenets of this phenomenon in an effort to enhance service delivery but more is needed to promote partnership working. This paper addresses the fundamental benefits of Interprofessional Collaborative Practice before moving on to recommending two models that could be utilised in the criminal justice system, highlighting the areas it could potentially benefit. The paper concludes that an ineffective and inefficient criminal justice system has serious repercussions, which can only be reduced through partnership work.

ÖZET

İnterprofesyonel İşbirliği Uygulaması, birçok ülkede sağlık ve sosyal hizmet sisteminde önemli bir kavram olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda, İngiltere ve Galler’de devlet, Ceza Adaleti Sistemine vatandaşın güvenini artırmak ve daha hızlı, etkili ve kaliteli hizmet sunabilmek için yoğun bir çaba sarf etmektedir. Bunu sağlamak için İnterprofesyonel İşbirliği Uygulaması yaklaşımının temel prensiplerini çeşitli uygulamalarla yaygınlaştırmaya ve yerleştirmeye çabalamaktadır. Tüm çabalara rağmen hala ceza adalet profesyonelleri arasında daha fazla ortakl çalışmanın geliştirilmesi gereklidir. Bu çalışmada öncelikle, İnterprofesyonel İşbirliği Uygulamasının temel faydaları ele alınacaktır. Daha sonra İnterprofesyonel İşbirliği Uygulamasının ceza adaleti sisteminde kullanılmasının olası faydalarına değinilecektir. Son olarak da, İnterprofesyonel İşbirliği Uygulamasından ceza adaleti sisteminde nasıl yararlanılabileceğine yönelik iki model önerilecektir. Sonuç olarak, etkisiz ve verimsiz ceza adalet sisteminin telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere yol açtığı bu mağduriyetlerin ancak ceza adalet profesyonelleri arasında meslek öncesi ve meslek sonrasında ortaklık çalışmasının geliştirilmesiyle azaltılabileceği sonucuna varılmıştır.

Devam...

TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA POLİTİK SÖYLEM: 1989- 2011 YILLARI ARASI HÜKÜMET PROGRAMLARINDA AİLE VE KADINLAR

ÖZET

Bu çalışma, 1989-2011 yılları arasında meclise sunulan hükümet programlarına hâkim olan söylemi kadınlara ve aileye yaklaşımları bağlamında çözümlemekte ve karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir. 13 hükümet programını inceleyen makale, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı gibi resmi boyuttaki kurumsal gelişmelerin başlangıcını imlediği için, özellikle bu tarih aralığına odaklanmaktadır. Çalışma, hükümet programlarında toplumsal cinsiyet, aile ve kadınlar ile ilgili konulara yaklaşımlar ile bu yaklaşımların şekillendirdiği siyasi söylemleri, söylem analizi yöntemi ile çözümlemektedir. Bir süreç analizi olarak da okunabilecek olan çalışma, politik söylemdeki değişime işaret ederek, Türkiye’deki kadınların siyasi tarihine ilişkin birikime katkı sunmayı amaçlamaktadır.

ABSTRACT

This paper analyses the Turkish governments’ political discourse on women and family between 1989- 2011. It studies the government programme in a comparative way in terms of their approach to gender issues. Drawing upon the exploration of 13 government programme, it uses discourse analysis method in order to understand the governments’ approaches to gender and the transformation underwent. Highlighting this transformation aside, this paper also aims to contribute to a distinctive perspective to the Turkish women’s history.

Devam...

TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA HEMŞİRELİK BÖLÜMÜNDE ÖĞRENİM GÖREN ERKEK ÖĞRENCİLERİN MESLEĞE YÖNELİK ALGILARI

ÖZET

Cinsiyet rollerinin sosyo-kültürel olarak bölünmesi ve toplum tarafından kategorileştirilmesi sosyolojinin ve sosyal bilimlerin ilgi alanına girmektedir. Toplumsal alanda cinsiyete farklı anlamlar yüklenmektedir. Meslekler toplumun yüklediği cinsiyet kalıpları ve ayrımlarına göre şekillenmektedirler. Hemen hemen her toplumda toplumsal cinsiyet rolleri ile bağlantılı meslek ayrımları oluşmuştur. Kadınlara özgü işleri tanımlamak amacıyla 70’li yıllardan itibaren pembe yaka kavramı kullanılmaktadır. Bu işlerden biri olan hemşirelik mesleği de çoğu toplumda kadın mesleği olarak bilinmektedir. Çalışmamızda toplumsal cinsiyet bağlamı içerisinde hemşirelik bölümünde okuyan erkek öğrencilerin meslek algısı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Semra ve Vefa Küçük Sağlık Yüksekokulu, hemşirelik bölümünde farklı sınıflarda öğrenim gören 17 erkek öğrenci ile derinlemesine mülakat yapılmıştır. Genellikle ekonomik kaygılar nedeni ile tercih edilen hemşirelik mesleği ağırlıklı olarak kadınların mesleği olarak görülmektedir. Görüşülenlerin sadece güç gerektiren durumlarda erkek hemşirelerin faydalı olacağına inandıkları sonucuna varılmıştır.

ABSTRACT

The socio-cultural separation and of sexual roles and their categorization by the society is an interest of sociology. In social field, different means are implied to sex. Professions are shaped upon gender patterns and separations that are implied upon them by the society. In nearly every society, professions are separated by according to accepted gender roles. To describe female dominated jobs, the term pink collar has been used since seventies. Nursery is one of these professions and it is known as a women profession in many societies. In our study, in context of gender, it is tried to determine the profession perception of male students who study nursery. To this purpose, 17 male nursery students from different classes in Nevşehir Hacı Bektaş Veli University, Semra and Vefa Küçük College of Health were interviewed deeply. The nursery profession which is usually chosen because of economic anxiety, is widely seen as a woman profession. It is concluded that the interviewed people believe that male nurses will only be useful in conditions where physical force is needed

Devam...

ERİL YARGIYA KARŞI KADININ SOYADI MÜCADELESİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZET

Bu çalışmada, toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında ele alınan kadının soyadı meselesi, Anayasa Mahkemesi’nin 2009/85 esas ve 2011/49 karar sayılı ve 2013/2187 başvuru numaralı kararları çerçevesinde incelenmiştir. Söz konusu kararlara göre, Anayasa Mahkemesi, 2014 yılına kadar, kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra da kullanabilmesinin mümkün olamayacağına karar vermiştir. Bu tarihten sonra görüş değiştirmiş ve bireysel başvuru yoluyla, Anayasa Mahkemesi’ne başvuran kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanabilmelerinin yolunu açmıştır. Ancak, bu içtihat değişikliği dahi yargının cinsiyete dayalı ayrımcı bir anlayışa ve dile sahip olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamıştır.

Soyadı, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklardandır ve zorla değiştirilmesi mümkün değildir. Ancak kadın, evlenmekle veya boşanmakla soyadını değiştirmek zorunda bırakılmaktadır. Bu, bir kadın hakları ihlalidir. Kadının soyadı çerçevesinde, yargıda ortaya çıkan söz konusu toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yargının ataerkil bakış açısından vazgeçmesi ve kadının dezavantajlı konumunu iyileştirecek, onun haklarını eril tahakküme karşı koruyacak kararlar alması ile giderilecektir.

ABSTRACT

In this research, the issue of women's surname discussed in the context of gender inequality was examined in the framework of the Constitutional Court’s decisions of Argued No. 2009/85 and Decided No. 2011/49 and of Application No. 2013/2187. According to these decisions, The Constitutional Court decided that women who are married were not able to use their surname before marriage until 2014. After this date, it has changed its opinion and opened the way of using surname before marriage for the women who applied to the Constitutional Court by the way of individual communication. But, the jurisprudence change cannot put away the reality of that the jurisdiction has an attitude and a language based on the gender discrimination. Surname, is one of the rights strictly connected to the people and it is not possible to be changed by force. But, woman is forced to change her surname by marriage or divorce. This is a violation of women’s right. The question of gender inequality about woman’s surname seen in the judgement system, can be resolved if the jurisdiction puts away its patriarchal point of view and makes decisions which will ameliorate woman’s disadvantaged conditions, protect her rights against masculine dominance

Devam...

MAX WEBER’DE DOĞU ALGISI VE TÜRKİYE ÖZELİNDE TARTIŞMALAR

ÖZET

Max Weber’in Doğu toplumlarına yaklaşımı, Batı merkezli Doğu külliyatının genel eğilimlerini yansıtmaktadır. Weber’in ayırıcı yönü, Doğu’nun gelenekselliğini kültürel bir temellendirme ile katı bir biçimde ortaya koymaya çalışmasıdır. Bu bağlamda Weber, Doğu devletlerinin toplum ve piyasa güçlerinin gelişmesine izin vermeyen merkezi yapısını açıklamak üzere patrimonyalizm kavramını kullanmakta ve buna ek olarak Doğu dinlerinin karakteristikleri ile Batılı toplum yapısının üstün özelliklerini karşılaştırmaktadır. Türkiye sosyal bilimler yazınında Weber’in etkisi, Osmanlı toplum yapısı ve İslam üzerine tartışmalarda görülmektedir. Bu çalışmada Metin Heper, Şerif Mardin ve Sabri Ülgener’in Weberci Doğu algısını oluşturan kavramsal çerçeve ve İslam hakkındaki görüşlerine dair yaklaşımları ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Max Weber, Doğu, Patrimonyalizm, Türkiye, İslam.

ABSTRACT

Max Weber's approach to Eastern society reflects the general trend of Western-centric East corpus. Weber’s distinctive course is trying to reveal Eastern tradionality strictly with a cultural justification. In this context, Weber uses the patrimonialism to describe Eastern states central structure not let the devolopment of society and the market power; in addition compares Eastern religions characteristics and the superior features of Western society structure. Weber’s influence on the social science literature in Turkey is seen in the dabate on Ottoman social structure and Islam. In this study, it is examined Metin Heper’s, Şerif Mardin’s and Sabri Ülgener’s approach to the conceptual framework of Weberian East perspective and to his thoughts about Islam

Devam...