Sosyoloji Derneği, 18.01.1990 tarihinde Ankara’da 11 sosyoloğun öncülüğünde kurulmuştur. İlk genel kurulunda 40 olan üye sayısı, bugün 400′ü aşmıştır. Merkezi Ankara’da olan dernek, Bakanlar Kurulunun 10.02.1999 tarih ve 99/12405 sayılı kararı ile “Kamu yararına çalışan dernek” statüsü kazanmıştır. Şubesi bulunmamaktadır.
Dernek amacı, tüzüğünde; “Türkiye’de sosyolojinin anlaşılmasına, gelişmesine ve de yaygınlaşmasına katkı yapmak, bu alanda bilimsel etkinliklerde ve yayında bulunmak, toplumbilimciler arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak” olarak ifade edilmiştir.
TARIMDA NEOLİBERAL MÜLKSÜZLEŞTİRME: TOHUM PATENTLERİ
ÖZ
Kapitalizm, küreselleşme sürecinin de getirdiği süratle, tarım ve kırsal yaşam ilişkilerinde, dünya ölçeğinde köklü değişimler yaratmaktadır. Küresel tarım ve kimya şirketlerinin, yerel çiftçilere, bir sonraki sezonda ekmek üzere, tohum sakladıklarına dair açtıkları patent davaları dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, küresel/ neoliberal birikimin “mülksüzleştirme” süreçlerini dayatan niteliğinin, diğer bir ifadeyle “mülksüzleştirme yoluyla birikim”in, kapitalizme içkin olmayan süreçlerini ve nesnelerini nasıl birer birikim aracı haline dönüştürdüğünün tartışması yapılmaktadır. Bu bakış açısından hareketle bildiride, tohum saklamanın, cezai bir suç haline nasıl getirildiği, çiftçilerin kendi tohumlarının mülkiyetini nasıl kaybettikleri ve uluslararası firmaların, çiftçileri mülksüzleştirerek yeni bir birikim alanını nasıl oluşturdukları sorgulanmaktadır. Tohumun mülksüzleştirme sürecinin iki temel bileşeni ele alınmaktadır: Birincisi, tohumun patentlenebilir hale getirilmesini sağlayan biyoteknolojik gelişmelerdir. Biyoteknoloji ile DNA ve gen aktarımları mümkün hale gelmiş ve ortaya yeni nesil melez bitkiler çıkartılmıştır. Küresel tarım, ilaç ve kimya şirketleri, yeni nesil bitkilerin üretilmiş birer meta olduğunu iddia ederek patentlenebilir nesneler olduğunu iddia etmektedir. Bu noktada mülksüzleştirmenin ikinci ve tamamlayıcı unsuru olan hukuki/siyasi boyutunu içeren fikri mülkiyet hakları, mülksüzleştirmenin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışma, çiftçiler ve şirketler arasındaki patent davalarındaki tarafların beyanları ve davaların sonuçlarından elde edilen sınırlı literatür taramasının verilerine dayanmaktadır. Veriler, tarımın unsurlarının giderek piyasa kurallarına tabi olmasıyla birlikte, rekabet ve bireycilik unsurlarının da kırsal yaşamın içerisine yerleştiğini göstermektedir.
Son olarak, çiftçilerin daha fazla piyasaya içerilme süreçleri ve kırsal yaşamın dönüşen yapısı tartışılmaktadır. Özellikle Hindistan’daki devasa rakamlardaki çiftçi intiharları dikkate alınarak, kırsalın piyasalaşma süreçlerinin, Türkiye’de de benzer sonuçlar doğurma potansiyeline dikkat çekilmektedir.
ABSTRACT
NEO-LIBERAL DISPOSSESSION IN AGRICULTURE: SEED PATENTS
Capitalism, at the same time as the globalization process, creates fundamental changes in the world wide, for agriculture and rural life relations. Patent lawsuits that global agricultural and chemical companies open about hiding seeds in local farmers, to plant next season, are noteworthy. In this study, the nature of the imposition of the processes of "dispossession" of global / neoliberal accumulation, in other words, the discussion of how "accumulation through dispossession" transforms non-capitalistic processes and objects of capitalism into a means of accumulation were discussed. How hiding seed has became criminal penalty, how farmers lose ownership of their own seeds, and how international firms have created a new accumulation area by expropriating farmers were questioned. Two principal components of the seed expectoration process are addressed: The first one of them are the biotechnological developments that make the seed patentable. Biotechnology has made possible the transfer of DNA and genes, and a new generation of hybrid plants has emerged. Claiming that a new generation plants are produce commodity, global agricultural and pharmaceutical companies claim that they are patentable object. At this point, the intellectual property rights, including the legal / political dimension of the second and complementary component of expropriation, emerge as a tool of dispossession. The study is based on the statements of the sides in the patent cases between the farmers and the companies and the limited literature survey obtained from the results of these cases. The data show that, as the elements of agriculture are being increasingly subject to market rules, the elements of competition and individualism are also being embedded in rural life. Finally, the process of inclusion of more farmers into the market and the transforming structure of rural life are being discussed. Taking into consideration the farmer suicides in India, especially in huge numbers, it is pointed out that the process of marketization of the countryside has the potential to produce similar results in Turkey as well.