Yayın Kurulu

Aysu KES ERKUL - Hacettepe Üniversitesi.

Cansu ÇOBANOĞLU - İstanbul Teknik Üniversitesi.

Erhan AKARÇAY - Anadolu Üniversitesi.

Gülçin CON WRIGHT - TED Üniversitesi.

İlhan Zeynep KARAKILIÇ - Bahçeşehir Üniversitesi.

Kurtuluş CENGİZ - Ankara Üniversitesi.

Yavuz YAVUZ - Ankara Üniversitesi.

Zehra Nurdan ATALAY - Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi.

TOPLUMSAL EYLEM VE DEĞİŞME: TALCOTT PARSONS’IN DÜŞÜNCESİ ÜZERİNDEN BİR OKUMA

ÖZET

Maddî ve beşerî kaynakların ABD merkezli hale geldiği ve sosyal bilimlerin hem Amerikan toplumuna hem de Batı dışı dünyaya model sunma yönünde araçsallaştığı 20. yüzyılın ikinci yarısında, uygulamalı sosyolojik çalışmalara teorik ve kavramsal çerçeve sağlama misyonunu yüklenen Talcott Parsons’ın kuramının odağında toplum nasıl bir arada tutulabilir sorusu yer almaktadır. Bu nedenle toplumsal denge, toplumsal bütünleşme, toplumsal uyum gibi kavramlar kuramında öne çıkmıştır. Ancak bu durum, onun toplumsal eylem ve değişmeyi göz ardı ettiği anlamına gelmemektedir. Tam tersine toplumsal denge ile uyumlu toplumsal eylem ve tedrici bir toplumsal değişme Parsons’ın kuramına içkin durumdadır. Literatür değerlendirmesine dayanan bu çalışma ise toplumsal eylem, genel sistem kuramı ve genel sistem kuramının sibernetik modeli olmak üzere sınıflandırılabilecek Parsons’ın sosyolojik düşüncesinin üç evresinde toplumsal eylem ve toplumsal değişme olgularını nasıl ele aldığını göstermeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede Parsons’ın düşüncesinde toplumsal eylem ve toplumsal değişmenin, toplum ile bireyin psikolojik ve motivasyonel yapılanması arasındaki karşılıklı ilişki dairesinde uyum yönünde gerçekleştiği ortaya konmuştur.

ABSTRACT

SOCIAL ACTION AND CHANGE: A READING OF TALCOTT PARSONS’ THINKING

In the second half of the 20th century, as material and human resources became USA-centered and the social sciences were instrumental in providing appropriate models for both American society and the non-Western world, Talcott Parsons’ system theory was developed with the mission of providing a theoretical and conceptual framework for applied sociological studies. Parsons’ system theory focused on the question of how to hold society together. Accordingly, concepts such as social balance, social integration, and social harmony came to the fore. This does not mean, however, that he ignored social action and social change. On the contrary, social action compatible with social equilibrium and gradual social change are inherent in Parsons’ theory. Based on a literature review, this study aims to show how Parsons dealt with phenomena of social action and social change in the three phases of his sociological thought, which can be classified as social action, general systems theory, and the cybernetic model of general systems theory. Within this framework, it is revealed that in Parsons’ thinking social action and social change allow movement toward adaptation within the mutual relationship between society and the individual’s psychological and motivational structure.

Devamı...

BİR YER OLARAK GÖBEKLİ TEPE’NİN ÖTEKİLEŞ(TİRİL)EN SON SAKİNLERİ

ÖZET

Dünyanın en eski inanç merkezi olan Göbekli Tepe’nin keşfi sonrasında mekânsal olarak yeniden üretilmesi, bir taraftan Göbekli Tepe’yi popüler hale getirirken, diğer taraftan Göbekli Tepe’ye kutsal bir yer olarak saygı duyan insanların bu yerle olan bağlarının kopması suretiyle yerel halkı “öteki”leştirmiştir. Ötekileş(tiril)en yerel halkın atalarından miras kalan inancın, ritüellerin ve kültürün kesintiye uğraması, hatta yok olma tehlikesi önemli bir sorundur. Bu çalışmanın amacı, Göbekli Tepe’yi arkeolojik boyutundan farklı olarak burada yaşayan halkın bir “yer” olarak Göbekli Tepe ile olan sosyomekansal ilişkisini anlamaya çalışmaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmış olup, araştırma kapsamında Göbekli Tepe çevresindeki altı köyde yaşayan 20 katılımcı ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler sonucunda elde edilen bulgulara göre; keşif sonrasında yerel halkın bir yer olarak anlam yükledikleri Göbekli Tepe ile olan bağı koparılmış ve yeniden üretilen Göbekli Tepe, bölge insanının yabancı kaldığı bir müşterek mekân haline dönüşmüştür. Göbekli Tepe’nin bir meta olarak görsel tüketime dayanan turistik bir merkeze dönüştürülmesi yoluyla ülke içinden ve dışından birçok insanın buraya gelmesi sağlanırken, yıllardır bu yerin gerçek sahipleri olan yerel halkın ötekileş(tiril)erek bu yerle bağlarının koparılması önemli bir tartışma konusudur.

ABSTRACT

THE OTHERIZED LAST RESIDENTS OF GÖBEKLİ TEPE AS A “PLACE”

Göbekli Tepe, the oldest known center of belief in the world, has been spatially reproduced since its discovery. On the one hand, this situation has made Göbekli Tepe popular, but on the other hand, the people who respect Göbekli Tepe as a sacred place have had their ties with this place broken and the local people have been otherized. The danger of the interruption or extinction of the faith, rituals, and culture inherited by the local people from their ancestors is a major problem. This study aims to understand the sociospatial relationships of Göbekli Tepe, in contrast to its archaeological dimension. A qualitative research method was applied and interviews were conducted with 20 participants living in six villages around Göbekli Tepe. According to the findings, after the site’s discovery, the bond of the local people with Göbekli Tepe was severed and Göbekli Tepe became a place where local people were alienated. It is an important contradiction that Göbekli Tepe has been transformed into a touristic center based on visual consumption as a commodity tool and that tourists from inside and outside the country are invited to visit Göbekli Tepe alongside the otherizing of the local people who have long been the true possessors of this place.

Devamı...

TOPLUMSAL VE SİYASAL BİR İLİŞKİ TİPİ OLARAK KAYIRMACILIK VE BAZI YENİ KAVRAMSALLAŞTIRMALAR

ÖZET

Toplumsal bir ilişki sistemi olarak kayırmacılık, ilişkiye kaynaklık eden temalara göre farklı kavramlarla adlandırılabilmektedir. Gerek kaynakların gerekse ilişkiye kaynaklık eden temellerin çeşitliliğinden hareketle ortaya çıkan bu kavramlar konusunda literatürde kavramsal kaotik bir durum olduğu görülmektedir. Konunun ve kavramların daha netleştirilip çerçevelendirilmesi adına bu çalışmada, öncelikle konuya ilişkin kavramların belirginleştirilmesi ve sonrasında literatürde yer almayan sahadaki yeni kayırmacı ilişki tiplerinin kavramsallaştırılmasına çalışılmıştır. Bu çerçevede bu çalışmada 2019 yılı içerisinde kamu istihdamında güvenlik soruşturması, mülakat gibi yasal düzenlemeler dolayısıyla kayırmacı ilişkilere imkân veren kadrolara (kaymakam, hâkim/savcı, denetmen gibi) atanmalar üzerinden bu tür ilişkilerin incelendiği bir nitel sosyolojik çalışmadan elde edilen, sahaya ve literatüre ilişkin verilerden faydalanılmıştır. Bu bağlamda saha ve literatür araştırmasından hareketle; makro düzey bir etno-dinsel ayrımcılığa işaret eden yapısal kayırmacılık, yeni pozisyonlar açabilmek için var olan pozisyonları işgal edenlerin tasfiyesini içeren dışlayıcı/uç kayırmacılık ve yasalar aracılığıyla işleyen bir tür olarak radikal kayırmacılık şeklinde yeni kavramsallaştırmalara ulaşılmıştır.

ABSTRACT

CLIENTELISM AS A SOCIAL AND POLITICAL RELATIONSHIP TYPE AND SOME NEW CONCEPTUALIZATIONS

Clientelism as a system of social relations can be described with different concepts according to the themes from which the relationship originates. It is seen in the literature that there is a conceptually chaotic situation regarding these emerging concepts due to the diversity of both the sources and the foundations of these relationships. To clarify and frame this subject, efforts were first made to clarify the concepts related to the subject, followed by an attempt to conceptualize new types of clientelism in the field that are not included in the literature. In this context, such relations were examined in this study based on appointments to positions in public employment in 2019 such as district governor, judge/prosecutor, or inspector that allow for clientelist relations due to legal regulations such as security investigations and interviews. Field data and a literature review were used in the study based on a qualitative sociological research approach and some new conceptualizations were established in this context. These are structural favoritism, which indicates macro-level ethno-religious discrimination; exclusionary/extreme favoritism, which entails the removal of those who occupy existing positions in order to open new positions; and radical favoritism, a type that operates through laws.

Devamı...

KÜRT GENÇLERİNİN ETNİK SINIRLAR ALGISI VE DAMGAYLA BAŞA ÇIKMA STRATEJİLERİ

ÖZET

Bu çalışma Kürt gençlerinin etnik kimlikleriyle ilişkili olarak algıladıkları, deneyimledikleri onur kırıcı ve ayrımcı davranışlara ve bunlarla başa çıkma stratejilerine odaklanmaktadır. Çalışmanın temel amacı Kürt gençlerinin azınlıkta oldukları batı illerinde ve özellikle okul ortamında etnik aidiyetleri kapsamında algıladıkları damga ve ayrımcılık anlatılarını ve bunlarla başa çıkma stratejilerini analiz etmektir. Bu çalışma sıradan bireylerin gündelik yaşam deneyimlerine odaklansa bile bu anlatıların ulusal bağlamın etkisiyle şekillendiğini kabul etmekte ve etnik sınırların oluşmasına etki eden tarihsel süreçleri de dikkate almaktadır. Çalışmanın verileri 2017-19 yılları arasında İzmir ilinin Bayraklı ve Menemen ilçelerinde yaşayan yirmi dokuz Kürt öğrenciyle yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeye dayanmaktadır. Alan verileri damga algısı ve buna verilen tepkilerin kişilerin etnik göstergelere sahiplik durumuyla doğrudan bağlantılı olduğunu, etnik sınırların giderek güçlendiğini ve Kürt gençlerinin gündelik yaşamlarında sıklıkla etnik kimlikleriyle bağlantılı sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Görüşmecilerin en sık başvurduğu başa çıkma stratejileri karşı çıkma, bilinçli tepkisizlik, bireysel sorumluluğu üstlenme ve kaçınma stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

ABSTRACT

THE PERCEPTIONS OF ETHNIC BOUNDARIES AMONG KURDISH YOUTH AND THEIR DESTIGMATIZATION STRATEGIES

This study investigates the perceptions of ethnic boundaries and stigma among Kurdish youth, and how they deal with them in an urban context in the western part of Turkey, where they are a minority. It focuses on the daily interactions of Kurdish youth and considers the historical context that shapes those interactions. The research draws on twenty-nine in-depth interviews conducted with Kurdish youth in İzmir between 2017 and 2019. Our findings show that Kurdish youth experience firm ethnic boundaries in their daily lives in both educational and urban contexts. They also reveal that the destigmatization strategies of the respondents are strongly associated with their ethnic indicators and the available historical repertoire. Participants generally used confrontation, strategic silence, assumption of individual responsibility, or avoidance as their main destigmatization strategies.

Devamı...